David Vincent (Morbid Angel) Röportajı

4 Ağustos 2009 Salı yorum

Death Metal tarihinin yaşayan en büyük efsanelerinden biri olan Morbid Angel’ın vokali ve bassçısı olan David Vincent ile Yeni Zelanda’lı bir site olan NZRocks’ın yapmış olduğu röportajı sizlerle paylaşmak istedim.Bunun en büyük sebebi ise gelecek Morbid Angel albümüyle ilgili bölümlerdir.
NZRock için NZ, David Vincent için DV kısaltamasını kullanıcam.

NZ: Buraya son geldiğinizden beri 13 yıl geçti ve bu 13 yılın 8 i sen grupta değildin. Gruptan ayrı olduğun bu süre zarfında ne yaptın?
DV: Öncelikle Genitortures'la bazı işler yaptım.Ayrıca soundtracklerle uğraştım, video oyunları işleriyle uğraştım.Biraz ara vermeye ihtiyacım vardı ve o dönemde hayatımla ilgili mutlu olmadığım bazı şeyleri ele almam gerekiyodu.Bu sebeple herşeyden bir süre uzaklaşmanın en iyisi olacağını düşündüm.

NZ: Peki o dönemde bunu yapmak senin için zor muydu?
DV: Bu gerekliydi.Hayatta hiç birşey kolay değildir ve birşey yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır.

NZ: Peki seni tekrar Morbid Angel’ın bir üyesi yapan olaylar zincirini anlatabilir misin?
DV: Grubun menajerinden telefon aldım.Bir olay olmuştu ve olayın içinde geçmişte arkadaşım olan Güney Amerikalı bir organizatör vardı.Ama uzun süreden beri onu görmemiştim ve menajer bana grubun Güney Amerika da bir kaç konseri olduğunu ancak bunların 2 kez ertelendiğini ve benim hala sebebini bilmediğim diğer adama(organizatör) yapılmış bazı şeyler veya bazı tartışmalar olmuş.Her neyse bana bu 4 konserde çıkmayı isteyip istemeyeceğimi sordu.Biraz düşündüm ve hmmm aslında kulağa ilginç gelmişti. Bu değişiklik, gerçekten çok güzeldi. Güney Amerika’daki dört konserin dördüde muhteşemdi.İşleri çok iyi yürüttük ve izleyiciler gerçekten etkilendi. Eve döner dönmez grubun orginizasyon bölümü bir çok yerden “Biz bunları ve bunları istiyoruz.” şeklinde telefonlar almaya başladı. Menajer bize birlikte bir tur daha yapmak isteyip istemeyeceğimizi sordu, basitçe bıraktığım yerden, sanki hiç boşluk olmamış gibi, devam etmem gerekiyorudu. Ve bilirsiniz iyi bir elektrik vardı ve herkes iyi geçiniyodu, bu yüzden bizde kaldığımız yerden devam etme kararı aldık ve bazı yeni materyaller üzerinde çalışmaya başladık çünkü dediğim gibi, aramızda iyi bir elektrik vardı, bu gerçek ve güzeldi, hepimiz eğleniyorduk ve bunlar yeni birşeyler üzerinde çalışmak için iyi sebeplerdi.

NZ: Peki Trey(Azagthoth)le yeniden birlikte çalışmak nasıl? Birbirinizden uzak kaldığınız bunca yıl sonrasında kişilikleriniz değişmiş mi herşeyin mükemmel bir şekilde bir araya gelmesine rağmen?
DV: Tabii ki herkes onca yıla oranla biraz daha olgun ama biz hala aynı insanlarız. Trey hala o inanılmaz yaratıcı adam. Önceden bildiğiniz bir şeyi tekrar yapmanız gerektiğinde birilerinin size bunu sadece hatırlatması yeter ve banada bu yetti. Burdaki elemanları biraz unutmuştum ancak grubun yeniden bi parçası olmak bana ne kadar harika bir grup olduğumuzu hatırlattı. Bu çok güzel ve çok açıkki bunun ve bu kadar çok çalışmamızın sebebi seyirciden aldığımız büyük heycan hissi. Sahneye çıktığımızda ve onları coşturduğumuzda onlar bizi bizim onları coşturduğumuzdan 10 katı fazla coşturuyolar. Tek yapmamız gereken bu duygunun üstüne katmak ve sonrasında herşey gerçekten ama gerçekten harika oluyor.

NZ: Bir süredir konserlerinizde Nevermore isimli yeni bir şarkınızı çalıyorsunuz.Başka yeni şarkılarda çaldınız mı?
DV: Hmmm hayır, diğer şeylerin bilinmesini istemiyorum çünkü bilirsin, bu müziğin bugünlerdeki iş kısmıyla ilgili, tabii ki işlerin bu şekilde yürümesi daha akıllıca bende böyle düşünüyordum. Hepimiz yeni parçalarla ilgili çok heycanlıyız ve bunlar yayınladığında bizde patlama yapacağız!!

NZ: Yeni parçaları ne zaman kayıt edeceksiniz? Bu parçaların internete erken düşmenizi engellemek için uyguladığınız önlemler yada prosedürler var mı?
DV: Biliyosun bazı insanlar internete birşeyler koyup bunu bedava yapmayı benim bilmediğim bir sebepten kendilerinde hak olarak görüyorlar. Bu bir problem...Ben CD satın alırım, grupları desteklerim çünkü ben bir hayranım ve hayran olduğum grubun güzel şarkılar yapmaya devam etmesini istiyorsam onları bir şekilde ödüllendirmeliyim ve bu ancak para ile mümkün olabilir. Eğer grup sattıkları albümlerden uzun süreli kâr sağlıyabilirse müziğe ara verip günlük işler yapmaları gerekmez ve devamlı müzikle uğraşıyor olurlar. Bence kendine müzik hayranı diyen herkes bunu yapar ve bu şekilde iyi müzik varolmaya devam eder. Bunu yapmayanlar ise gerçek müzik hayranı değillerdir. Sadece şekilcilerdir. Bazı insanlar sanatlarına kan,göz yaşı ve aşk koyuyorlar ki bu sanat müzik olabilir, resim olabilir yada film olabilir farketmez, bunlar çok büyük paraya ve zamana mal olurlar. İnsanlar nasıl yiyeceklerini yada arabalarını bedavaya getirme beklentisine giremezlerse eğlenceleri içinde girmemelidirler. Herkes bu konuda bilinçli olmalıdır. Eğer ben cdlerimi para verip alıyosam diğer herkeste böyle yapabilir.

NZ: Peki hala kaset alıyomusunuz?
DV:Çok nadiren. Biliyosun bunları uçakta yanında taşımak yada bunları takıp çalıştırma yolları çok aptalca! Müzik dinlemeyi çok severim ve ipod’um sağolsun bunu yapabiliyorum. Bu günlerde alan büyük bir problem ve bu sebepten ne kadar bi koleksiyonum olsada dijital yollar daha iyi.

NZ: Yeni şarkılara geri dönelim. Şu an iki Morbid Angel albümü arasındaki en uzun zamanı geçirmekteyiz... Peki bu uzun sürenin size bi yararı oldu mu? Özellikle şarkı yazmak konusunda.
DV: Elbette. Ne yapmak istediğimizi bulmamızı sağladı. Kendimizi tekrar etmek istemiyoruz ve katalogun geniş olduğunda farklı bişeyler yapmak çok zor oluyo ama bizim hala insanları hayal kırıklığına uğratmayacak bir kaç numaramız var.

NZ: Bir kaç ropörtajda Trey’in şu sıralar davul ve bass ağırlıklı müzikler dinlediğini okumuştum. Bu tip ögeler müziğinize girebilir mi?
DV: Dürüst olmak gerekirse o tip müzikten açıkça bir enerji geliyor, özellikle o tip bir müzikten yani hiç gitarın ve gerçek davulun olmadığı türdeki bir müzikten. Ama bilirsinki bizim hem bir gitaristimiz hemde bir davulcumuz var. Ve tabii ki insanların dans edeceği bir müzik yapmayacağız! Bu tip işlerle ilgili farklı şeyler var. Bu tip şeylerin enerjisini kullanabiliriz ayrıca Trey’in asıl bahsettikleri gerçekten sert, şiddet dolu, Rotterdam tarzı işlerdi. Onlar gerçekten agresif işlerdir. Death metalin vokal, gitar ve gerçek davulları olmayan hali gibi düşünebilirsiniz. Bu tarz müzikte hissettiğiniz enerji bariz daha kuvvetli. Bu tür kendi türündeki diğer alt dallar arasında, Death Metal, Metal’in diğer alt dalları için neyse o.

NZ: Peki size ilham veren şeyler nedir? Yani açmak gerekirse gizem ve ortak ilgi alanları mı bunu sağlayan şeyler?
DV: Benim temellerimin ne olduğunu biliyorsun. Ve müzik, bir çok şey hakkında konuşmak için mükemmel bi platform. Grup her zaman bağlardan kurtulmaya çalışmıştır. Bunları en değerli hallerinden itibaren yıkmak ise kişisel gelişim ve güçlenmeyle ilgili. Ben her zaman korkuyu ve korku temasını bir hikayenin parçalarını birleştirmeyi mükemmel buldum ve bu beni çok eğlendiriyor. Bu yüzden bunları kullanmanın yollarını buldum. Bahsettiğim metaforik yollardır ve genelde bunla ilgili 3 yada 4 yol vardır.Ben insanlara bazı parçaları kendi kendilerine koymalarına izin veriyorum ve işin sadece sanatsal boyutu ile ilgileniyorum.

NZ: Gizem içerisinde ilginiz olmasının bundaki enerjiyi size aktardığı söylenir. Bu doğru mu?Hiç doğaüstü yada gizemli tecrübeleriniz oldu mu? Ben böyle şeyleri hep merak etmişimdir.
DV: Kesinlikle. İnsanoğlu inanılmaz yaratıcı bir varlıktır. Zihinlerimizi önyargılardan ve kısıtlamalardan uzak tutabilirsek zihnimizde bizi yaratıcılığın inanılmaz boyutlarıyla tanıştırır. Durgunlaşmanıza izin vermezseniz, duygularınıza konsantre olamazsanız sizin için gökyüzünün en tepesi sınırdır. Biz insanları herzaman bu limitlerin üzerine taşımalarını sağlamaya çalıştık, hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Dışarda çok daha büyük bir hayat var. Tek yapmamız gereken kendimiz için biraz zaman ayırmak, iyice düşünmek ve hayattaki yerimizi bulmaktır. Kutunun içinde düşünmek kolaydır, çünkü insanların ne yiyeceklerini, ne zaman neden hastalanacaklarını tahmin edebilir ve para kazanabilirsiniz. Bir adam maça gider içi bir sürü abzürt malzemeyle dolu sosislisini yer sonra karnı ağrımaya başlar. Doktora gider doktor bi ilaç verir. Adamın karın ağrısı geçer. Ama nedenini hiç bi zaman düşünmez. Vücudunun kabul etmediği şeyleri vücuduna almaya devam eder. Bu sayede hem ilaç şirketi para kazanır hemde maçın oynandığı stad. Bu çember böyle sonsuza kadar devam eder. Biz bile bu şekilde çok para yapabiliriz! HAHA!

NZ: Senin başınıza gelen özel doğaüstü bazı tecrübelere dönelim.Bunları biraz açabilir misin?
DV: Açmamayı tercih ederim, çünkü bunlar kişisel şeyler. Ama bir şey beni bunların içinde tutuyor çünkü bunların herşey kadar gerçek olduğunu biliyorum ve hayal etmeye ve keşfetmeye açık olan herkes bu deneyimleri yaşayabilir ki bu tecrübeler sadece sizin kendi kendinize koyduğunuz limitler kadar geniştir. Aslında herkes denemeli bunu, hayal etmeli, yaratmalı, sadece 15 dakikalığına oturmalı kendini günün akışının dışına çıkarmalı ve düş dünyasına dalmalı. Ben herzaman düş dünyasına dalarım. Aslında ben büyük bir hayal perestim! İnsanlar yanıma gelir ve iyi olup olmadığımı sorar. Aslında ben o anlarda sadece düşünüyorum, Hayal ediyorum.(!) Eğer buna zaman bulabilirseniz bu mükemmel birşey, aslında zaman bulmakta değil, zaman yaratabilirseniz!.. Çünkü bu sayede insanlar hem kendilerinin hem çevrelerinin daha iyi farkında olacaklardır.Böylece bazı parçaları başkalarının sözüne bakmadan birleştirebilirler. Eğer birşeyi sadece kendiniz düşünürseniz bu sizin için başkasının tavsiyesini almaktan çok daha önemli olur. Size tecrübe kazandıracak bazı olayların içinde olmak çok iyi birşeydir çünkü siz, kendini ve aklını dış dünyaya kapatan birinden çok daha önemli bir insansınız. Kendinizi yaşamaya zorladığınızda hayatta çok daha fazla şey olduğunu göreceksiniz.

NZ: Çok uzun zaman önce Şeytan'ın Kilisesi’nin üyesiydiniz...
DV: Bunu reddetmiyorum ama bu tip bi hiyerarşi içerisinde çokta fazla etkin değildim. Bu tip bi oluşum basit bi spor klübü gibi bişeydir. Sonuçta politika belli, herşey bu tipte bir oluşum olabilir. Katılmıştım çünkü iyi birşey olduğunu düşünmüştüm. Biliyorsunuz orada bir çok kurala karşı antitezler var. Ve Dr. Lavey’in kitabı gerçek bir kitap, soru sormaya başlayan insanlar için mükemmel bir başlangıç yeri. Çünkü bence organize olmuş dinler dünyadaki bir çok sorunun ve dar görüşlülüğün merkezinde. Örneğin İslam... Büyük olasılıkla en az Hristiyanlık kadar, belki ondanda kötü bir şey. Sanırım organize dinlerden bir problemi olmayan bir tek Budizm var, çünkü nerdeyse Paganizm gibi. Bu ayrı bir yol ve diğerleri işe yaramayan başka başka yollar... Bütün dinler aynı inancı paylaşıyor, kadınları eziyor ve bu benim kabul edemeyeceğim birşey.
Ben bunu yapabileceğim en iyi yolla yıkmaya çalışıcam. Bir çevre içinde olduğunuz zaman her şey zihin kontrolüyle ilgili.. Hatta kilise bile bukadar önemli değil. Anlatmaya çalıştığım şey insanları yönlendirecek iyi bir hedef vardı, herkesin aynı düşünmesini sağlayan bi hedef... Yani Hristiyanlık bu noktada onların sadece bi araçları. Sonuçta dışarıda dogmalar üzerine kurulmuş bir çok yasa var ve bunların var olmaması gerekiyor. Misal Dünyada öyle yerler var ki sırf Tanrı söyledi diye Pazar günler alkol ve meşrubat satılmıyor!.. Şaka gibi... Ve bazı yasa kırıntıları varki insanlar varklıklarından hiç endişelenmiyor.. İşte bu an, onların işlerinin bittikleri andır. Ve son olarak İslam... Bu şeyin tümüyle ortadan kaldırılması gerekiyor.! Aptalca, birçok probleme sebep oluyor ve hiç birşeyle uyuşmuyor. İnsan haklarına tamemen uyumsuz, kadınlara hükmediyor,vahşi ve kötü haberlerin sebebi... Tabii ki bu benim görüşüm.

NZ: Morbid Angel üyesi olarak,bunca yıl herhangi bir Hristiyan yada dindar bir grupla karşı karşıya geldiniz mi?
DV: Tabii ki! Eski zamanlarda konserelerimizde polis görevlendirdiler, konserlerimiz iptal edildi. Harikaydı! HAHAHA! Ama umrumda değil. Biz işimizi yapıcaz ve beğenmeyen gelmesin. Kimseyi konserimize gelmeye zorlamadım bu yüzden yaptığımız şey kimseyi ilgilendirmez. Eğer uğrarlarsa harika bir gösteri yaşarlar ama gelmezlerse dışarıda harika bir gösteriyi kaçırdıklarını görerek otururlar. Ben kimseyi dinlerinden döndürmeye çalışmıyorum. Sadece onları kalıpların dışında düşünmeye, açık fikirli olmaya ve kendilerini zorlamaya teşvik ediyorum. Maalesef bazı insanların içinde bunlar yok. Dinsel dogmalar yıllarca insanların içinde yaratıcılığı öldüren bi hastalık olmuştur ancak bazılarının içindede yaratıcılığı ortaya çıkarmıştır. Demek istediğim örneğin Marquis de Sade (striker’ın notu:din çevresinin onaylamadığı biri desem röportajı okuyanlara yeter sanırım.), düşündü ve yaptığı herşeyin sebebi çevresindeki aşırı Hristiyan topluluk. Bu nedenle de olabildiğince sert ve olabildiğince vahşi bir yol seçmiş kendine -tabii ki sanatsal yönden- . Bu çok güzel. Hatta hapisteyken yazdığı mektuplar onu hapise düşüren romanlarından dahada heycan verici!Eğer araştırırsanız size ilham vericek şeyler bulacaksınız.

NZ: Hemen konuyu değiştirelim.Geçen yıl Milan’a gittiniz ve gittiğinizde efsanevi mermili kemeriniz alındı.Geri alabildiz mi?
DV: Bilirsin her şey bitti ve ben kemerimi geri aldım. Dava açtım ve bana bir çok paraya mâl oldu. Materyallere çok önem vermem ama asıl önemli olan şey benim yanlış birşey yapmamam. Ben suçlu değilim. Çok iyi bir avukat tuttum. Eğer sahne kostümü için tutuklanacağını söyleyen bir yasa varsa, ve eğer polis gerçek cephane ve sahne kostümünü ayırt etmekten acizse.... İnanamamıştım, bütün bu olaya inanamamıştım. Tutuklanmıştım ve bir odada bir SWAT ekibi gibi duran elemanlarla tutulmuştum. Benimle dalga mı geçiyorsunuz modundaydım. Hayır dalga geçmiyolardı. Ama sonuna kadar savaştım. Savaştım çünkü ileride benimle aynı durumda olan birisi olursa ve biliyorsun, böyle bi noktaya taşımaya çalıştım durumu... Biliyorsun,hadi yasayı değiştirelim! Ama Birleşik Devletler'le İtalya’nın yasa sistemleri çok farklı.Durumun benim için olumsuz şartlara dönüştüğü ana kadar orda kaldım ancak çok büyük ve gereksiz bir para harcamak zorunda kaldım. Kemeri geri aldım ama devrim yapmak gibi bi niyetim yoktu.. HAHA!

NZ: Soulfly’ın 2008 yılında çıkan Conquer albümündeki Blood Fire War Hate şarkısına konuk vokal olarak katıldınız. Bu fikir nerden çıktı?
DV: Senelerdir Max (Cavalera) ile arkadaşız. Orlando, Florida’da benim yaşadığım yere 1-2 saat uzaklıkta olan bir stüdyoda albüm kayıtlarını yapıyordu. Beni aradı ve “Bu albümü kayıt ediyorum ve elimde senin söylemeni istediğim bi şarkı var, ilgilenir misin?” dedi. Evdeydim, programımda uygundu ve çok iyi vakit geçirdim. Max çok iyi bir adam ve bilirsin,bunu yaparken çok eğlendik. İşler güzel gittiğinde bunları yapmak çok harika.

NZ: Yani şimdi Yeni Zelanda/Avustralya turu bitiyor ve siz eve yeni albümü bitirmeye gidiyorsunuz öyle değil mi?
DV: Kayıtlar bitene kadar Güney Amerika’da 6-7 şovumuz daha var ve hepsi bu kadar, tabii gökten tepemize bir saçmalık daha düşmezse. Ama böyle bir şey olucağını sanmıyorum. Artık böyle şeyleri yeterice başımıza geldiği bi noktadayız artık sadece albümü bitirelim moduna girdik.

Anal striker’ın notu : Benim çevirdiğim bölüm buraya kadar. 2 soru daha kaldı ama onlar Yeni Zelanda ve niye ABD’de çok fazla konser vermedikleri ile ilgiliydi.Röpotajın ingilizce versiyonunu merak edenler yada son 2 soruya bakmak isteyenler Röportajın orjinaline şu linkten ulaşabilirler: http://nzrock.com/modules/wordpress/index.php?p=692
Çevremde yaptığım çevirilerle tanınan biri olmadığım için bazı yerlerde hata yapmışsam kusura bakmayınız:)
Son olarak imlâ bozukluklarının büyük kısmını düzelttiği için Hakan’a teşekkür ederim…



Bira.gen.tr'den Alıntıdır..

yorum